İSTANBUL (AA) - Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Organ Nakli Sorumlusu Doç. Dr. Veysel Umman, yapılan araştırmalardaki yeni verilerin, karaciğer sağlığı için erken harekete geçmenin önemini bir kez daha ortaya koyduğunu ve alınacak önlemlerle karaciğer kanseri vakalarının yüzde 60'nın önlenebileceğini belirtti.
Hastaneden yapılan açıklamaya göre, The Lancet dergisinde yayımlanan araştırma, dünya genelindeki karaciğer kanseri vakalarının en az yüzde 60'ının önlenebileceğini ortaya koydu.
Açıklamada araştırmaya ilişkin görüşlerine yer verilen Doç. Dr. Veysel Umman, gerekli önlemler alınmaması durumunda 2050'de yılda 1,5 milyon karaciğer kanseri vakası görülebileceğini belirtti.
Karaciğer kanserinin, kamuoyunda yeterince yer bulmasa da sinsi ve ölümcül biçimde yayıldığını aktaran Umman, "Bu çalışmaya göre Kovid-19 pandemisi öncesi ve sonrası karşılaştırmada, 2022'de 0,87 milyon yeni vaka varken, 2050'de 1,52 milyon yeni vaka bekleniyor. Bu artış, fark edilmeden büyüyen bir küresel halk sağlığı krizine işaret ediyor. Sessiz sedasız, hayatlarımızın tam ortasında artan bir felaket. Yıllık sadece yüzde 2 düşüş bile, gelecek 25 yılda 8,8–17,3 milyon vakayı önleyebilir ve 7,7–15,1 milyon hayatı kurtarabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de de dünyayla benzer bir artış eğilimi olduğuna dikkati çeken Umman, "Hepatoselüler karsinom (HCC), dünya genelinde en sık görülen 6'ıncı kanser ve kanser kaynaklı yaşam kayıpların 3'üncü en yaygın nedeni. Türkiye'de ise karaciğer kanseri tüm kanserler arasında ilk 10'da yer almıyor. Ancak karaciğer kanseri sadece yaygınlığıyla değil yaşam kaybı oranlarıyla dikkati çektiği için ülkemiz için de ciddi bir sağlık sorunu olarak önemini koruyor." bilgisini paylaştı.
Araştırmanın, yıllardır sahada gözlemlenen gerçekleri bilimsel verilerle doğruladığını aktaran Umman, "Karaciğer kanseri kader değil. Zamanında fark edilirse önlenebilir bir hastalık. Hepatit aşıları, kilo kontrolü, alkol tüketiminin azaltılması ve düzenli kontrollerle bu kanser türünün önüne geçebiliriz." ifadelerini kullandı.
- Türkiye'de son yıllarda artan karaciğer yağlanması önemli bir sorun
Türkiye'de Hepatit B taşıyıcılığı yaygınlığı nedeniyle vakaların büyük kısmının bu enfeksiyona bağlı olduğunu aktaran Umman, son yıllarda artış gösteren ve halk arasında "karaciğer yağlanması" olarak bilinen "Metabolik Disfonksiyonla İlişkili Steatotik Karaciğer Hastalığı"na (MASLD) dikkati çekti.
Türkiye'de de obeziteye ve diyabete bağlı karaciğer yağlanması vakalarında ciddi artış gözlendiğine işaret eden Umman, şunları kaydetti:
"Bu hastalık obezite, insülin direnci, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol gibi metabolik bozukluklarla birlikte görülür. MASLD ilerlediğinde siroza ve ardından karaciğer kanserine dönüşebilir. Zaten karaciğer kanserinin çıkışına zemin hazırlayan en temel etken karaciğerin artık siroz geliştirmiş olmasıdır. Özellikle alkol kullanmayan ama karaciğer yağlanması olmuş ve karaciğerin sirotik hale geldiği kişilerde de kanser gelişebildiğini göstermesi açısından önemlidir."
Umman, halk arasında nispeten "masum bir problem" olarak görülen ya da ihmal edilebilen karaciğer yağlanmasının dikkatle ele alınması gerektiği uyarısında bulundu.
Karaciğer yağlanmasının, birçok insanda belirti vermeden ilerlediğini aktaran Umman, bu yağlanmanın zamanla karaciğerde hasara, siroza ve kansere dönüşebildiği belirtti.
- Viral hepatitlerin yaygınlığının karaciğer kanserinin artışında önemli bir payı var
Umman, karaciğer kanseri vakalarının hızla artmasının başlıca nedenlerini, viral hepatitlerin (özellikle Hepatit B ve C) yaygınlığı, alkol kullanımı, obezite, karaciğer yağlanması ve diyabetin artması olarak sıraladı.
Hastalıktan korunmada son derece önemli olan aşılama konusunda özellikle gelişmekte olan ülkelerin yetersiz kaldığını aktaran Umman, "Bunun yanında gelişmiş ülkelerde ise, beslenme alışkanlıklarındaki sağlıksız seçimler, hareketsiz yaşam tarzı gibi etkenler de yağlı karaciğer hastalığını önemli bir risk haline getiriyor. Uzun süreli ve yoğun alkol tüketimi de siroz ve ardından HCC'ye neden oluyor." ifadelerini kullandı.
Karaciğer hastalığını sadece alkolle ilişkilendirildiğini ancak yeni verilere göre sağlıksız beslenme, aşırı kilo ve hareketsiz yaşamın da karaciğeri aynı ölçüde yıprattığını gösterdiğini anlatan Umman, üstelik bazı kişilerde kanserin siroz gelişmeden de ortaya çıkabileceğini belirtti.
Yeni bilimsel analizle birlikte karaciğer sağlığını korumak için alınabilecek önlemlerin gündeme geldiğini aktaran Umman, şöyle devam etti:
"Fazla kilolu bireyler, şeker, tansiyon, kolesterol hastaları, karaciğerinde yağlanma tespit edilenler, ailesinde karaciğer hastalığı olanlar, hepatit virüsü taşıyanlar veya aşısını yaptırmamış olan kişilerin yılda bir kez kan testleriyle karaciğer enzimlerine baktırması, gerektiğinde ultrason veya karaciğerin elastikliğinin böylece de dolaylı olarak sağlığının değerlendirilmesi gibi ileri görüntüleme yöntemleriyle karaciğer hasarının değerlendirilmesi gerekir.
En yaygın ve etkili tedavilerden biri de kilo kaybıdır. Hareketli bir yaşam, sağlıklı beslenme, alkolü sınırlama, düzenli kontroller ve hepatit aşısı ile karaciğerimizi kanserden koruyabiliriz. Karaciğer nakli olması gereken alıcı adaylarımızın nakil merkezimize getirdiği bağış yapmak isteyen sağlıklı verici adaylarında dahi artık sıklıkla karaciğer yağlanmasına rastlayabiliyoruz. Bu kişilere önce kilo verme programları düzenleyip karaciğer yağlanması gerilerse değerlendirmeye alıyoruz."
- Erken tanıyla şifa sağlanabiliyor
Umman, HCC'de, diğer bir çok kanser türünde olduğu gibi erken tanının ve riskli bireylerdeki düzenli kontrolün hastalığın tedavisi için önemli olduğuna dikkati çekti.
Hastalığın sessiz ilerlese de önlemlerle durdurabileceğini vurgulayan Umman, karaciğer kanserlerinin en az yüzde 60'nın hepatit B ve C virüsü, MASLD ve alkol nedeniyle olduğunu ve hastalığın bunların kontrolüyle engellenebileceğini kaydetti.
- Karaciğer yağlanmasını ciddiye alın
Hastalığı karşı herkese büyük görev düştüğünün altını çizen Umman, şu önerilerde bulundu:
"Aşıdan taramaya, sağlıklı yaşamdan devlet politikalarına kadar her adım, hayatta kalma mücadelesinde bir adım daha öne geçmek demek. Fakat bu ancak planlı bir yaklaşımla mümkün ve bu plan içinde hem devlet hem birey emeği gerekli. Ulusal aşı kampanyaları, yaygın tarama programları, sigarayı ve alkolü azaltan politikalar, sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı eğitimleri, hepsi birleştiğinde, "sessiz fırtına"nın yönünü değiştirebilir. Git gide ilerleyen karaciğer yetmezliği ve sonrasında gelişen karaciğer sirozu kanser oluşmasındaki en temel zemini hazırlıyor. Karaciğer kanseri bu şekilde ilerlerken sessiz olabilir, ama biz sessiz kalamayız."
The Lancet Dergisi'ndeki çalışmanın hem bireyler hem de sağlık sistemi için bir uyarı olduğunun altını çizen Umman, "Karaciğer yağlanmasını ciddiye alın, kontrollerinizi ihmal etmeyin. Şimdi harekete geçmezsek, 2050 hızlı gelecek ve çok geç olabilir. Unutmayın, karaciğer uzun süre sessiz kalır ama bir gün konuştuğunda geç olabilir." ifadelerini kullandı.